22 Şubat 2017 Çarşamba

YENİ KİMLİK


   ‘’Kalabalık bir toplumun içindeydi. Başarısızdı.” Türk edebiyatının kült öykülerinden Beyaz Mantolu Adam bu tasvirle başlıyor. Aslında bu tasvir; Washington’ın 1980 sonrası globalleşmeye başlayan NBA’deki rolü ve önemi için de kullanılabilir. Washington Bullets, Bird/Magic öncesi NBA’in karanlık dönemi olarak anılan 1970’lerde kazandıkları tek şampiyonluk ve oynadıkları 3 finali saymazsak tam bir istikrarsızlık abidesiydi. Ancak 1970’lerde lige olan ilgi gerçekten çok azdı. Hatta 1977 yılında dönemin yayıncısı CBS, Portland’ın şampiyonluğundan sonra kupa seremonisini yayınlamak yerine golf yayınına geçmişti.

    1980’lerde genelde playoff oynayan ama kayda değer bir başarı elde edemeyen Wizards, 1990’larla beraber Playoff’u da unuttu. Wizards’ın her geçen gün marka değeri artan NBA’de kendine ciddi bir statü elde etmesi için 2002 yılına kadar beklemesi gerekiyordu. 2001/2002 Sezonu öncesi Michael Jordan’ı kadrosuna katan Wizards, bir anda NBA’in en popüler takımlarından biri haline geldi. O sezon oynadıkları 82 maçın 79’ü kapalı gişe oynandı ve NBA’in salonda en çok izlenen takımı oldular. 2002/2003 sezonunda da durumlar değişmedi. Wizards bu sezonda da NBA’in salonda en çok izlenen takımı olmayı başardı. Bu iki sezonda playoff yapamasalar da insanların Jordan etkisiyle NBA’de kendini statü kazanmayı başardı Wizards.


     Jordan’ın Washington’a getirdiği ilgi kısa zamanda başarıya dönüştü. Washington, NBA’in en sert çocuklarını; Arenas/Hughes/Caron Butler(2005 yazında geldi)/Jamison dörtlüsüyle 2005/2008 arası 3 sezon arka arkaya playoffa kaldı. Lebron’un liderliğini yaptığı Cleveland ile efsanevi seriler oynadı. Bu süreçte Arenas/Butler/Jamison üçlüsü toplam 7 kez All Star seçildi. Bu çekirdeğin dağılışı da oyuncuların karakterine uygun bir biçimde gerçekleşti.



      Javaris Crittenton, Georgia Eyaleti’nin en önemli genç yeteneklerinden bir tanesiydi. Atlanta’daki lise basketbolunun zirve yaptığı yıllarda, Dwight Howard ile birlikte lise takımını eyalet şampiyonu yapmıştı. Bunun yanı sıra lisede 3.5 GPA ortalamasıyla ne kadar çalışkan ve derslerine önem veren biri olduğunu da herkese göstermişti. Kolej olarak Georgia Tech’i tercih eden Javaris; tüm hayallerini de Atlanta’nın kendisini draft etmesi üzerine kurmuştu. 2007 Draftı’nın 11. Sırasına sahip Atlanta; Acie Law’u seçince Crittenton’ı da 19. Sıradan Lakers seçmişti. Aslında bu seçim Crittenton için sonun başlangıcı oldu. Atlanta tarafından seçilmemesi hiç şüphesiz yaralamıştı Crittenton’ı, sonuçta o bir Atlanta efsanesiydi. Lakers’ta istediği süreleri bulamayan Crittenton, Gasol takasının bir parçası olarak Memphis’e gitti ve orada da tutunamadı. En sonunda 2008-2009 sezonu öncesi üçlü bir takasla Washington’a gönderildi. Washington 3 sezon üst üste playoff yapan, istikrarı sağlamış bir organizasyondu. Ancak Javaris’in takıma katıldığı ilk sezon sadece 19 galibiyet alıp, büyük bir başarısızlığı imza attılar. Ancak takımı bitiren 19 galibiyetli sezon değil, 2009’un son haftalarında Arenas ile Crittenton uçakta kağıt oynarken tartışmaları oldu. Genelde NBA oyuncuları uzun ve yorucu uçak seyahatlerinde kağıt oynar. Ortaya ufak paraların konması da eğlence ve rekabeti arttırır. Ancak Javaris ile Arenas arasında 1000 dolar civarında bir meblağ yüzünden çıkan tartışma, ilerleyen günlerde Wizards soyunma odasına kadar taşmıştı. 3 tane silahı bulunan Arenas’a karşı Los Angeles’ta soyulduğu günden beri silah taşıyan Javaris’in tartışması büyük sorunlara yol açtı. NBA 2 oyuncuya da soyunma odasında silah bulundurdukları için büyük cezalar verdi. Bu berbat imajdan bir an önce kurtulmak isteyen Wizards takımın önemli bölümünü dağıttı. Javaris bugün nerede diye soracak olursanız, kendisi başka bir suç sebebiyle 2015’te 23 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.

    Olaylı 2009/2010 sezonunda itibarını kaybeden Wizards, yol göstericisini bulmayı başarmıştı. Sezonu 29 galibiyetle kapatan Washington, draftta ilk sıradan John Wall’u seçti. Wall’un ilk sezonunda 30 galibiyetin altında kalan Wizards, 2011 Draftı’nda 6. Sıradan Jan Vesely’i ve 18. Sıradan Chris Singleton’ı seçen Wizards; yeniden yapılanma süreci boyunca sadece 2011 Draftı’ndan beklediğini bulmadı. Ancak Wizards’ın başka sorunları vardı. Özellikle Nick Young, Javale Mcgee, Andray Blatche gibi isimler takımın ciddiyetini ve oyuna olan saygısını bozuyordu. Zaten memur şehri olduğu için diğer takımlar gibi çok ateşli bir taraftar kitlesine sahip olmayan Wizards, sahadaki ciddiyetsiz oyun yüzünden takıma destek olanları da kaybetmek üzereydi. 2011/2012 sezonunda gereken önlemler alındı. Sezon öncesi Blatche takımdan ayrıldı. 2011/2012 sezonunun ilk ayında ise takımın başına, gençlerle olan iyi iletişimleriyle tanınan Randy Wittman getirildi. Bu sezon bitmeden Javale Mcgee de takas edildi. Washington lokavt yüzünden kısa süren sezonu sadece 20 galibiyetle kapatmasına karşın yol haritasına çizmişti: JOHN WALL’a takımın anahtarını teslim ettliler. 2012 Draftı’nda 3. Sıradan seçim yapan Wizards; Bradley Beal’ı draft ederek takımın temelini tamamladı. Beal’ın çaylak sezonu da Washington için iyi geçmedi. Sadece 29 galibiyet alan takım, aynı zamanda Vesely ve Singleton’ın etkisiz performanslarından şikayetçiydi. 2013 Draftı’nın 3. Sırasından Otto Porter’ı seçen Wizards böylece kendi büyük üçlüsünü kurmuş oldu. Sezonun başlamasına günler kala Phoenix’ten takas ile Marcin Gortat’i alan Washington, John Wall’a uyum sağlayacak uzunu da bulmuş oldu. Gortat; Washington’a gelmeden önce Phoenix’te Steve Nash ile beraber ikili oyunlarda ve tempolu hücumda etkili olabileceğini kanıtlamıştı. Kadrosunda Wall/Beal/Porter/Gortat gibi gelecekte takımın temeli olacak oyuncuların yanında Andre Miller/Trevor Ariza/Nene/Al Harrington gibi veteranları bulunduran Wizards, nihayet 6 yıl sonra playoffa kalabildi. Saha avantajına sahip olmamalarına rağmen ilk turda Chicago’yu elemeleri büyük ses getirdi. Konferans yarı finalinde Indiana’ya 4-2 elenmişlerdi ancak sorun yoktu. Ağaç meyve vermeye başlamıştı. Bu sezona dair tek sıkıntı Otto Porter’ın kötü performansıydı.

   
  2014-2015 sezonu öncesi Wizards hakkındaki beklentiler de yükseldi. Wall’un önderliğindeki Washington, veteran oyuncu sevdasından vazgeçmemişti. Sezon öncesi Paul Pierce ve Kris Humpries kadroya dahil edilmişti. Takımda Andre Miller, Drew Gooden, Nene gibi başka veteran isimler de vardı. Washington gençlerin enerjisiyle, veteranların tecrübesinin kombinlendiği bir takımdı. Bu sezonu da 50% galibiyet oranının üstünde bitiren Washington, yine playoffa kaldı. Saha avantajının Toronto’da olduğu seride, Toronto’yu süpürmeyi başardılar. Aslında bu serinin çok önemli iki sonucu daha oldu. Birincisi; 2 sezondur istenilen katkıyı veremeyen Otto Porter, Toronto serisinin ilk maçında Paul Pierce ile 3-4 oynamaya başlayınca katkısı çok arttı. O sezon sadece belirli sürelerde denenen bu kombinasyon Toronto karşısında bir strateji haline gelmiş ve Washington’ın Toronto’yu süpürmesini sağlamıştı. Bu seriyle beraber Otto Porter hakkındaki soru işaretleri de ortadan kalkmış oldu. İkinci önemli sonuç ise Washington’ın deplasman tarafı olmasına rağmen Wall’un önderliğinde ne kadar tehlikeli bir ekibe dönüştüğünü herkes gördü. Hatta Wall’un 100% sağlıklı olarak oynadığı konferans yarı finali ilk maçında Atlanta’yı deplasmanda yenmeyi başardılar. Daha sonra Wall elinden sakatlandı ve 3 maç kaçırdı. Bu süreçte de Beal direksiyona geçti. Beal, Wall’ın olmadığı 3 maçtan 1’ini takımına kazandırdı. Wall 5. maçla beraber seriye dönse de tam sağlığına kavuşamadı ve Atlanta’ya 6 maçta elendiler. Bu playoff döneminin Washington üstünde önemli etkileri oldu. Otto Porter’ın ve hatta tüm takımın Nene gibi eski nesil bir 4 numara yerine, dışarıdan şutu olan bir dört numarayla daha iyi performans göstereceği tescillendi. Bunun yanı sıra Wall/Beal/Porter üçlüsünün sağlıklı kaldığı sürece, Washington’ın 50+ galibiyet görebilecek bir çekirdeğe sahip olduğu anlaşıldı.

    2015-2016 sezonu öncesi Wizards; Doğu Konferansı finali için Cleveland’ın en önemli rakiplerinden biri olarak gösteriliyordu. Ancak işler istenildiği gibi gitmedi. Yıllardır taktik yönden zayıf olmasına rağmen özellikle oyuncularla iletişimi ve takımdaki problemleri büyümeden çözmesiyle bilinen Randy Wittman tamamen takımın kontrolünü kaybetti. Beal’ın sakatlıkları yüzünden sadece 35 maç ilk 5 başlayabildiği sezon Wizards için hüsrana dönüştü. Bu başarısız sezon Randy Wittman’ın da sonu oldu. Playoff potasının dışında kalan Washington’da Wall’un davranışları da değişti. Özellikle önceki sezonlarda örnek karakteri ve liderliğiyle sürekli övülen Wall asabi bir tavır sergilemeye başladı. Yaz döneminde ise Beal ile aralarında gerginlik olduğu, Wall’un NBA’de yeterince saygı görmediğini düşündüğü vs gibi birçok konu gündeme geldi. Bu sezonun tek artı yani sezon ortasında kadroya dahil edilen Markieff Morris oldu.


     
     Washington yönetiminin free agency dönemindeki en büyük hedeflerinden biri Washington doğumlu olan Kevin Durant’ti. Onun etkisiyle mi yoksa özellikle OKC’de genç oyuncuların tavanına ulaşmasına sağlamasıyla mı bilinmez, Wizards Scott Brook’u başa getirdi. Brooks daha sonra Wizards ile yaptığı 8 saatlik iş görüşmesinde Durant’in adının geçmediğini söyledi. Genelde takımın yapısı, beklentiler üzerine kafa yorulan bu toplantıda önemli bir karar alınmıştı. Bundan önce hem Wizards yönetimi hem de OKC döneminde Scott Brooks, kadrolarında soyunma odasında güçlü bir figür olabilecek veteran oyuncu bulunduruyorlardı. Bu toplantıda ise veteran konusu gündeme gelince Brooks, eğer çok özel bir veteran olmayacaksa takımın kontrolünü tamamen Wall/Beal ikilisine vermek istediğini söyleyip, yönetimi ikna etti. Sezona benchin ve Markieff Morris’in etkisiz performansıyla 6-12 ile başlayan Wizards; daha sonra Morris’in toparlanması ve hala NBA standartlarına göre çok zayıf olan benchin biraz kıpırdamasıyla oynadıkları son 37 maçın 28 tanesini kazanarak, konferans üçüncülüğüne kadar yükselmeyi başardılar. Benchten gelen tek istikrarlı katkının Kelly Oubre JR tarafından geldiğini belirtmek lazım. Özellikle Beal’ın uzun bir aradan sonra sakatlık problemi yaşamaması, John Wall’un eskisi gibi sadece saha içine konsantre olarak NBA’in en iyi 3-4 guardından biri olduğunu herkese tekrar hatırlatması, Otto Porter’ın hem 46.2% ile NBA’in en yüzdeli üçlük atan oyuncusu olup hem de savunmada açık vermemesi, Markieff Morris’in potansiyel bir problem olmaktan çıkıp günümüz 4 numaralarının tüm gerekliliklerini yerine getirmesi ve OCAK AYINDA DOĞU KONFERANSI’NIN KOÇU seçilen Scott Brooks’un yine gençler üzerinde gerekli saygı ve sevgi kazanması; bizlere Washington Wizards’ın yakın geleceğinin çok parlak olduğunu gösteriyor. Gelecek ne gösterir bilinmez ama Washington’ın ilk beşinin Toronto’dan aşağı kalır yanı olmadığını düşünürsek, benche yapılacak 1-2 hamle ile 2000’lerin ortasındaki Washington/Cleveland rekabeti tekrardan alevlenebilir.


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder